Dr.SADIK AHMET
Dr.SADIK AHMET
(1947-1995)
Şaibeli bir trafik kazasında can verdi.
Batı Trakya Türkleri’nin hakları için verdiği mücadele ile tanınmış bir tıp doktoru olan Dr. Sadık Ahmet’in davasına sadık, inancına sadık, sözüne sadık, özüne sadık, ülküsüne ve milletine sadık yaşamı.
Sadık Ahmet, 7 Ocak 1947’de Gümülcine’ye bağlı Küçük Sirkeli (Agra) köyünde dünyaya geldi ve kendisine Değirmenci lakabıyla tanınan dedesinin ismi verildi. Dedesi Değirmenci Sadık Efendi, Küçük Sirkeli köyünün ileri gelenlerindendir. Sadık Ahmet’in babası, Değirmenci Sadık Efendi’nin Ahmet isimli oğludur. Sadık Ahmet’in baba tarafı aslen Gümülcine’nin Değirmendere (Darmeni) köyündendir.
Sadık Ahmet’in annesi Fehime Hanım’ın ailesinin kökleri Gümülcine’nin Mehrikoz (Kehros) nahiyesine bağlı Ürpek köyüne (Kaypak Mahalleye) dayanır. Anne tarafından büyük dedesi Şişman Molla, 1900’lü yılların başında Büyük Sirkeli (Filira) köyüne yerleşir. Fehime Hanım, Küçük Sirkeli’ye gelin gitmiştir. Sadık Ahmet ailenin en büyük ve tek erkek çocuğu olup, Hatice (1949) ve Fatma (1954) isimli iki kız kardeşi vardır.
Sadık Ahmet, Yunanistan’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra vuku bulan, 185.000 kişinin hayatını kaybettiği iç savaş (1946-1949) döneminde dünyaya geldi. Bu dönemde Batı Trakya köyleri zaman zaman çetecilerin saldırılarına uğramış, bu saldırılardan Büyük Sirkeli ve Küçük Sirkeli köyleri de nasiplerini almıştı. Çeteciler tarafından dağa kaçırılanlar, hatta öldürülenler olmuştu. Çeteciler tarafından öldürülenlerden biri Küçük Sirkeli köyünden Sadık Ahmet’in yakınıdır. Bu sebeple Türk köylüleri şehirlerdeki yakınlarının ve dostlarının yanına sığınmışlardı. Sadık Ahmet’in ailesi de bir dönem Gümülcine’de bir aile dostlarının evinde kalmıştı. Sadık Ahmet’in babası geçimini çiftçilikle ve köydeki iş yerinde at arabalarına tekerlek yaparak sağlardı.
Sadık Ahmet’in de çocukluğu köyde geçti, bir köy çocuğu olarak ailesine her işinde yardımcı oldu. Sadık Ahmet 1954-1960 dönemindeki Küçük Sirkeli köyündeki ilkokul eğitiminin ardından, 1960 yılında Batı Trakya Türklerinin tek orta öğretim kurumu olan Celal Bayar Ortaokul ve Lisesi’nde eğitim almaya başladı. Söz konusu ortaöğretim kurumu 2 Aralık 1952 tarihinde açılmış olup, Türk-Yunan dostluğunun bir kanıtı olarak okula açılışında da bulunmuş olan Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın ismi verilmişti. Okul ilk mezunlarını 2 kız ve 25 erkek olarak 1959 yılında verdi. Bu gençler, yarım asırlık bir aradan sonra liseden mezun olabilen ilk Batı Trakyalı Türk gençleridir. Çünkü Batı Trakya’daki rüştiyeler ve bir mülkî idadî, 1923 öncesinde kapatıldı.
Bu okuldan mezun olan gençler bölgeye doktor, diş hekimi, eczacı ve avukat olarak geri döndü ve bu okul sayesinde Batı Trakya Türk toplumu kendini çeşitli platformlarda anlatabilecek temsilcilere sahip oldu. Sadık Ahmet’in ortaöğretime başladığı 1960-1961 eğitim öğretim yılında Celal Bayar Ortaokul ve Lisesinin adı, Komotini (Gümülcine) Müslüman Ortaokulu ve Lisesi olarak değiştirildi.
Buna rağmen söz konusu okul Batı Trakya Türkleri arasında günümüze kadar “Celal Bayar Okulu” olarak anılmaya devam ediyor. Bu ortaöğretim kurumunda, Batı Trakya Türklerine ait tüm eğitim kurumlarında da olduğu gibi sosyal dersler Yunanca, fen ve matematik dersleri Türkçe olarak yapılıyor. Bunun yanında öğrencilerin Türk Dili ve Edebiyatı ile Eski ve Yeni Yunan Dili ve Edebiyatı dersleri var. Başarılı bir öğrenci olan Sadık Ahmet’in cirit, jimnastik ve atletizme büyük bir ilgisi vardı. Futbol oynayan, okul içi ve okullar arası sportif faaliyetlerde yer alan Sadık Ahmet, sporda dereceler kazandı. Üç yıllık ortaokul ve üç yıl lise eğitimi boyunca Gümülcine’de azınlık ortaokulu ve lisesinin öğrenci yurdunda kaldı, bu esnada Batı Trakya’nın farklı kesimlerinden gelen gençlerle tanışma fırsatı elde etti.
Lise öğrencisi olduğu yıllarda Sadık Ahmet’in yazmaya da ilgi gösterdiği anlaşılıyor. Lise ikinci sınıf öğrencisi iken Batı Trakya Türklerine ait yerel bir gazete olan Akın’daki “Gençliğin Köşesinde” iki yazısı yayınlandı. Bu yazıların başlıkları “Batıl İnanışlar” ve “Müslümanlık ve Türklük”tür. Lise üçüncü sınıfa geçtiğinde aynı gazete Sadık Ahmet’in “Beklenen Güneş” ve “Kültür Merkezi” isimli yazılarını da yayımladı. Bu yazılardan Sadık Ahmet’in Batı Trakya Türklerine dair bir takım mevzulara kafa yorduğu anlaşılır.
Liseden 1966 yılındaki mezuniyetinin ardından Sadık Ahmet, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırır ve Ankara’da bulunduğu dönemde Cebeci Öğrenci Yurdunda kalır. Ancak Ankara Üniversitesi’ndeki bir yılın ardından Selanik Aristoteles Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırır ve 1974’te tıp doktoru olarak mezun olur. Dikkat edilecek olursa Sadık Ahmet’in Selanik’teki üniversite öğrenciliği Yunanistan’ın “Albaylar Cuntası” dönemine denk gelir. Cunta idaresinin söz konusu olduğu bu dönemde Batı Trakya Türklerinden on altı erkek öğrenci Selanik’te üniversiteye devam eder. Önceki bölümlerde anlatıldığı gibi 1967-1974 Albaylar Cuntası döneminde Batı Trakya Türklerine uygulanan baskılar artar.
Sadık Ahmet’in üniversite eğitimi için bulunduğu Selanik, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki en önemli liman kenti olup her köşesinde ecdadımızın hatıralarını barındırır. Osmanlı Devleti, bir Balkan devleti olarak kurulmuş ve gelişmiş değil midir?
Nitekim Sadık Ahmet, Selanik’teki duygularını “Selanik günleri, benim hayatımın en çapraşık, en karışık duygularının içimde fırtınalar gibi estiği günlerdir. Bir tarafta muhteşem eserleri görüyor, gururlanıyor, diğer taraftan içine düştüğümüz durumu düşünüyor, hüzünleniyordum” cümleleri ile ifade eder.
Balkan kökenli pek çok şahsiyet, Balkan Savaşları ile doğdukları toprakların kaybedilmesine tanıklık etti, başta Çanakkale olmak üzere Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde yer aldı ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna katkı sundu. Kaybedilen tüm topraklardan, Kırım, Kafkaslar ve Balkanlardan Türkler, Anadolu’ya sığındılar. Anadolu’nun kalbi ise Ankara’dır. Ankara’dan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu şehirde devam eden öğrenciliğin, Sadık Ahmet’te Türklük bilincinin gelişmesine katkı sunduğu görülür.
Dr. Sadık Ahmet, Mayıs 1974’te yedek subay adayı olarak Yunan ordusuna katılır. Ancak doktor olmasına rağmen yedek subay yapılmaz ve askerliğini piyade er olarak tamamlar.
Acemi askerliğini Korent (Korinthos)’ta tamamladıktan sonra Patras’a gönderilir. Gerek Korent, gerekse Patras, Mora Yarımadası’nda yer alır. Unutmamak gerekir ki Mora Yarımadası, Rum isyanının başladığı bölgedir. Mora’da isyancılar tarafından çok sayıda Müslüman katledilir. Öyle ki 1821 yılının Mart ayında 50 bine yakın Müslümanın yaşadığı Mora’da bir ay sonra tek bir Müslüman dahi kalmaz. Müslümanların çok azı kaçmayı başarır. İsyandan bir asır sonra Sinop Milletvekili Dr. Rıza Nur, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Mora’da Türk ve Müslümanların katledildiğine “… Kan gövdeyi götürmüştür. Büyük bir feci manzaradır. Yunanistan istiklal etmiş, aradan pek az zaman geçmiş, görmüşsünüzdür ki Mora’daki Türklerden bir tane bile yoktur. Ya bin türlü hakaret ve zulüm altında kaçırılmışlar veyahut öldürülmüşler ve yahut hapishanelerde, şurada burada sefalet içinde imha edilmişlerdir” cümleleri ile temas eder. Dr. Sadık Ahmet’in askerliğini yaptığı bölge, Batı Trakya’ya da çok uzaktır. Dr. Sadık Ahmet’in Yunan ordusuna katılmasından birkaç ay sonra Kıbrıs’ta sular ısınır, Albaylar Cuntası’na bağlı olarak adayı bir oldubitti ile Yunanistan’a bağlamak amacıyla Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe düzenlenir. Darbe neticesi Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974’te Nikos Sampson iktidara gelir. Adanın Yunanistan’a bağlanması demek olan bu durum karşısında Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlaşmalara dayanarak ve garantörlük hakkının bir gereği olarak, 20 Temmuz 1974’te adaya müdahale eder. Türkiye’nin “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı düzenlemekteki amacı, Kıbrıs’ta kalıcı barışın tesisini sağlamaktı. Diğer taraftan Kıbrıs Barış Harekâtı, Yunanistan’da Albaylar Cuntası’nın sonunu getirdiği gibi, askerlik süresinin 24 aydan 30 aya uzatılmasına sebep oldu. Dr. Sadık Ahmet askerliğini bu şartlar altında gerçekleştirir, almış olduğu cezalar da eklenince askerliği 34,5 ayda tamamlayabilir.
Unutmamak gerekir ki Kıbrıs ile ilgili söz konusu gelişmelerin yaşandığı dönemde askerlik çağındaki pek çok Batı Trakyalı Türk genci, Yunan ordusunda askerlik yapmak istemedikleri için Türkiye’ye sığınırlar. Yunan idaresinden gördükleri baskılar sebebiyle Batı Trakya Türklerinin Türkiye’ye göçünde 1974 yılı önemli zirvelerden biri olur.
Dr. Sadık Ahmet, askerliğini tamamlamasının ardından zorunlu doktorluk hizmetini Orta Yunanistan’da, Kardiça’ya bağlı bir köyde, Kastanya’da yapar. Zorunlu hizmetinin ardından 1978 yılında Batı Trakya’ya dönen Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine (Komotini) Sismanoglio Devlet Hastanesinde ihtisasa başlar, bunun yanında özel muayenehane de açar. Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine’de başladığı cerrahi ihtisasına Dedeağaç (Aleksandrupolis) Üniversite Hastanesinde devam eder. “Operatör Doktor” unvanını 1984 yılında alır. Ayrıca kendisi Batı Trakya’nın ilk fennî sünnetçisidir.
Dr. Sadık Ahmet, 7 Ekim 1978’de İskeçeli, Işık Müminoğlu (25 Ağustos 1959) ile evlenir. Işık ve Sadık çiftinin bu evlilikten Levent (29 Eylül 1979) ve Funda (24 Nisan 1982) isimli iki çocukları olur. Işık Sadık Ahmet, eşinin vefatının ardından iki dönem Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi’nin (DEB) genel başkanlık görevini üstlenir. Işık Sadık Ahmet, DEB’in onursal başkanıdır.
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin 28 kurucusundan biri olan Dr. Sadık Ahmet, bir dönem derneğin genel sekreterliğini de yürütür. 1982 yılında kurulmuş olan söz konusu dernek, Batı Trakya Türk Azınlığının kültürel, entelektüel ve sosyal ilerlemesine katkıda bulunmak, halklar arasındaki ve özellikle Türk ve Yunan halkları arasındaki dostluk, insanî değerler, insan hakları, demokrasi ve özgürlük ideallerini geliştirmek ve savunmak amacıyla faaliyet göstermiştir. Dr. Sadık Ahmet, söz konusu derneğin sekreterliğini yürüttüğü dönemde Batı Trakya Türklerinin sorunlarını önce Yunan idaresi ve parlamentosuna, bir sonuç elde edilememesi halinde ise uluslararası kuruluşlara götürerek çözümleri için yardım istemek amacıyla gerçekleştirilmesi düşünülen imza kampanyasında öne çıkar. Bu adım, Dr. Sadık Ahmet’in olduğu kadar, Batı Trakya Türklerinin de kaderini değiştirir. Arabasında yapılan arama neticesinde bulunan imzalı kâğıtlar sebebiyle Dr. Sadık Ahmet’e dava açılır, ancak dava süreci Dr. Sadık Ahmet’in kişisel bir meselesi olmaktan çıkıp toplumun meselesi haline gelir.
Batı Trakya Türk toplumu tarafından çok sevilen Dr. Sadık Ahmet, “Bağımsız Güven Listesi” nden iki kez, 18 Haziran 1989 ve 8 Nisan 1990’da milletvekili seçilmişti. Bu iki seçimin arasındaki 5 Kasım 1989 seçimlerinden ise milletvekili adaylık dilekçesinde bulunan eksik bir cümle sebebiyle men edildi. 10 Ekim 1993 seçimlerinde bağımsız adayların milletvekili seçilebilmesi için Yunanistan genelinde oyların %3’ünü alma şartı uygulandı. Bu şart sebebiyle Dr. Sadık Ahmet 24.952 oy almasına rağmen Yunan parlamentosuna giremedi.
Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi (DEB), Dr. Sadık Ahmet’in Batı Trakya Türklerine emanetidir. Azınlığın ilk ve tek siyasi partisi olan DEB, 1991 Eylül’ünde Gümülcine’de kurulur. Dr. Sadık Ahmet DEB’in kuruluş amacını kısaca, “Azınlığı bir merkez etrafında toplamak, tek yönde doğru olarak bilinçlendirmek, ileriki yıllarda toplumumuzu idare edecek kişileri yetiştirmek” cümlesiyle açıklar. Parti’nin isminde “Dostluk, Eşitlik ve Barış” kelimelerinin yer almasının sebebi yine Dr. Sadık Ahmet’in ifadesi ile “tatbikat sahasında az görülmelerindendir”. Parti’nin Yunanca resmî adı Komma İsotitas, İrinis ke Filias (ΚΙΕΦ)tir. Amblemi, etrafında zeytin dalları bulunan bir dairenin içindeki beyaz bir güvercindir. Gerek zeytin dalı, gerekse güvercin barışın sembolüdür. Beyaz güvercin ayrıca yeni umutları da simgeler. 11 Nisan 1992’deki ilk kurultayında Dr. Sadık Ahmet DEB’nin ilk genel başkanı seçilir. Dr. Sadık Ahmet, Batı Trakya Türk kamuoyunu aydınlatmak üzere ayrıca Balkan isimli gazeteyi çıkarır. Gazete üzerinde DEB’in ambleminin bulunması, Balkan’ın DEB ile bağlantılı olduğunun işaretidir.
Batı Trakya Türklerini pek çok uluslararası platformda tanıtmış ve sorunlarını anlatmış olan Dr. Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995’te ailesiyle birlikte geçirdiği şüpheli bir trafik kazası neticesi hayatını kaybetti. 24 Temmuz, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı tarihtir.
Türkiye açısından Lozan Barış Antlaşması bir yandan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın, diğer yandan Sevr Barış Antlaşması’nın hükümlerini geçersiz kılar ve Türkiye’nin Misak-ı Milli ilkeleri çerçevesinde dünyada yer almasını sağlar. Oysa Yunan kamuoyu tarafından Megali İdea’dan vazgeçildiği şeklinde yorumlanır, görmezden gelinerek tartışılmak istenmez.
Bize göre bu tesadüf, Dr. Sadık Ahmet’in vefatı ile ilgili çarpıcı bir detaydır. Dr. Sadık Ahmet, Gümülcine Kahveci Kabristanı’ndaki anıt mezara defnedilir.
Kaynak: Yurtdışı Akraba Toplulukları sitesinden alınmıştır.